Sa, 4 Tem 2017, 14:06 (9 ay önce)
Bu sene Oscar yarısında son 9 adaydan birisi olan ''Lucia de B.''nin hikayesi gerçek olaylara dayanıyor. 2001 yılında hemşire olarak çalıştığı hastahanede bir çocuğu öldürmekle uçlanan Lucia ömür boyu hapse mahkum ediliyor. Amerikan seyircisinin seveceği türden bir yapım olmasından dolayı ön plana çıktığını düşünüyorum. Amerika'da 2014 yılında suçsuz yere hapis yatan iki zencinin yıllar sonra serbest bırakılması da bu filmin prestijini biraz arttırmış olabilir. Oscar?da son 9 filmin seçim aşaması biraz karışık. 6 film gönüllü üyeler tarafından seçilirken diğer 3 film komite tarafından seçiliyor. Bana göre bir başyapıt olan Nuri Bilge Ceylan'ın ''Kış Uykusu'' bu filmden kat be kat iyi fakat yeterince tanıtımı yapılmadığı için maalesef son dokuza kalamadı.
''Lucia de B.'' Hikaye açısından başarılı bir film fakat gerek yönetimi gerekse oyunculuk performansları ortalamanın üzerinde deği. Oscar?da son 9 film arasına girmemiş olsa bir çok kişinin bu filmden haberi bile olmazdı. Hollanda?da Lucia davası 2010 yılında çok konuşulmuştu. Yerel bir hikaye olmasına rağmen hukuk açısından evrensel özellikler taşıyor. Suçsuz yere hapse giren insanların en fazla olduğu ülkeler arasında sanırım hangi ülkenin olduğunu siz daha iyi biliyorsunuz. O yüzden Türkiye'de bir çok insana bu tür hikayeler pek ilginç gelmeyecektir. Yabancı film kategorisindeki Oscar yarısında ismi geçene kadar benim bile haberim olmadığı bir film, reklamını ve lobisini iyi hazırlayarak gündeme gelmeyi başardı. İzleyip geçilecek ve pek de üzerinde durulmaması gereken ''Lucia de B.'', Kış Uykusu, Two Days One Night ve Mommy gibi filmleri geride bırakmış olması gerçekten çok komik. Amerikan seyircisi sanırım hiç bir zaman art-house filmlere alışamayacak. Aslında Cannes Film Festivali'nin çıkışını hatırlarsak bu iki film tarzı arasında bir savaş olduğunu bile söylemek mümkün. Oscar ve Cannes'in seçimlerini mercek altına aldığımızda bazen iki azılı düşman olduklarını görüyorum.
Sonuç olarak; filmi izleyin derim fakat büyük beklentiler içine girerseniz hayal kırıklığına uğrarsınız. Avrupa sinemasını takip edenler bu tarz filmlere alışıklardır. Kurguda, yönetimde ya da hikaye anlatımında hiç bir yenilik yok. Filmi ayakta tutan tek unsur hikayesinin gerçek olması.
Sabey Sandel
Prş, 4 Ağu 2016, 03:21 (yaklaşık bir yıl önce)
Hukuksuzluğa neden gösterilen ilişkiler pek anlaşılır olmamış olduğundan konu ilerlerken neden sorusu da takılı kalıyor. Ariane Schluter, Lucia de B. rolünde inandırıcı ve etkileyiciydi. Filme isim verilirken medyatik yaklaşımla şüpheli sanığın soyadı baş harfi ile yer almış. Her ne kadar burjuva hukuku da olsa sistemi yerleşmiş, kökleşmiş bir ülkede bile böylesi bir hukuksal hata yaşanabiliyorsa ülkemizi hiiiiç katmadan varın az gelişmiş, gelişmekte olan ülkelerin hukuk dünyasında neler yaşanıyor siz düşünün. 75/100
Çrş, 3 Ağu 2016, 01:43 (yaklaşık bir yıl önce)
Menfaatler uğruna insan hayatının nasıl hiçe sayıldığının ve bir günah keçisinin hemen şekillendirilmesi ve kabul ettirilmesi ne kadar kolay !!
Paz, 5 Nis 2015, 21:02 (3 yıl önce)
"Suçlu profili" yakıştırmasına müsait bir hemşire üzerinden muhteşem bir medya eleştirisi sunuyor bize film.
---spoiler---
Yaptığın ya da söylediğin ne varsa hiçbiri doğru değildir.
Mini etek giyersen fahişesindir.
Usturuplu giyinirsen de şüpheli.
Dik oturursan burnu havada, kambur durursan bir şey saklıyorsundur.
Sessiz kalırsan seni hücreye tıkarlar.
Sesin yüksek çıkarsa onların da çıkar.
Ne yaparsan yap, her zaman kaybeden sen olursun.
---spoiler---
Paz, 16 Kas 2014, 02:54 (3 yıl önce)
Bir hemşirenin adalet arayışını anlatan gerçek bir öykü..Gerçeğin ortaya çıkmasını merakla bekledim..Güzel bir filmdi..